Hanne Bahadır Yenişehirlioğlu İMZALI , TİMAŞ YAYINLARI

AYNI GÜN KARGO ADINIZA FATURA VE MÜŞTERİ MEMNUNİYET GARANTİSİ

TİMAŞ
028051
9786050834581
Stokta Yok
30.00 TL
Ürün sepetinize eklendi...
  • Almanya’ya göç eden bir ailenin kızı…Hanne.

    Aile içi şiddeti, cinayeti, intiharı, evlatlık olmayı, kültür çatışmasını, aşkı, varoluş sancısını yaşamış ve sonuçta infilak noktasına gelmiş bir hayatın sahibi. Madden güçlü fakat manevi olarak zayıf hayatında gerçek kimliğini arayan bir kadın. Yaşadığını hissetmek ve lanetli geçmişinden kurtulmak için yine geçmişinden bir umut arıyor…

    İnsan asla geçmişini unutmaz. Ne kadar görmezden gelse de inkâr da etse geçmişi sarıp sarmalar. İnsan hayatına anlam arar. Kendisini bir değere ya da köklerine ait hissederek hayata dair bir anlam oluşturabilir insan fakat geçmişiyle barışık olmadan bunu başaramaz. Peki ya geçmişi ile barışık değilse? Yüzleşmesi gerekir geçmişiyle, gerçekle…

    İnsanı en çok acıtan şey ise gerçekle yüzleştiği o andır.

    Kitapları ve oyunculuğu ile Türkiye’de ve dünyada büyük ilgiyle takip edilen Bahadır Yenişehirlioğlu, gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenerek kaleme aldığı Hanne’de pek çoğumuzun çevresinden izler bulabileceği sancılı ve fırtınalı bir dönüşüm hikâyesini ustalıklı bir kurgu ve etkileyici bir üslup ile anlatıyor.

    Kitaptan Alıntılar

    Yaşadığımı hissetmek istiyorum. Yoksa çıldıracağım.İnsanı en çok acıtan şey gerçekle yüzleştiği andırİnsan asla geçmişini unutmaz.İnsan insana sığınmak ister, kendi gibi birilerini görmek ister.Hayaletlerden kaçtıkça onlar yolumu kesti. Artık içlerinden geçip gideceğim.Ayağımın ucunun zemine değdiğini ve suyun boyumu geçmediğini fark ettim. Fakat bu zemin ne bir kum nede kaya parçasıydı. Mutlak bir karanlık. Sadece hiç ile tarif edebileceğim, bilinmezliği ile bilebileceğim garip bir bilgi. Yönelemeyeceğim bir şey. Düşüncemin sonunda hissettim kendimi. Fikrim iflas etmişti. Hiçbir his kavrayamıyordum. Kocaman bir hiçlik.Sen insanoğlusun. Kendi gerçeğini acı üzerine kurmayı seçtin aslında.İçimde büyüyen bunalımın bir felaketi çağrıştırmadığını biliyorum ben. Bu aslına ihtiyaç duymakla alakalı. Reddettiklerini ve yok saydıklarını tekrar özlemek ve kavuşma isteği ile alakalı. Ruhumdaki bu çalkantı bu yüzden. Bir bunalım değil. Değişiyorum. Tersine, birleşmek için değil daha çok ayrışmak için. Aslında parçaları yerine yerleştirmek istiyorum. Bir yönden diğer yöne yönelmek istiyorum. Aksini düşünemiyorum. Ben mecburi bir dönüm noktasının sancılarını yaşıyorum.Bu yüzden kendime ve ait olduğumu zannettiğim toplumun tüm değerlerine karşı eyleme geçmiş durumdayım.Hiçbir devrim durup dururken başlamaz.Peki, bir insan kendini var eden aslı kimliğinden ve köklerinden kurtulmaya mecbur bırakıldıysa? Ki bu aslında bir anlamda köleliğin ta kendisi. O zaman köleye dönüşmez mi? Bir parçası olmaya çabaladığım ve fayda sağladığım toplumun içinde ben özgür bir birey miyim?Yaşadığım bunalım sebebi ile seyrinde gidiyor gibi görünen hayatımı bir anda değiştirmeye karar veriyorsam bu aldığım karar hayatıma mal olabilir mi? Olumsuz bir yöne savrulur muyum? Bilmiyorum ama bunu dayanılmaz şekilde istiyorum. Bu duyguya artık karşı koyamayacağım.İnsanlar yaşadıkları hayatın içerisinde kendilerini öyle bir an gelir ki bambaşka görmeye başlarlar.Zira özlemini duyduğum huzura ermem ancak beni bu dünyaya bağlayan ne varsa koparmamla mümkün olabilirdiYani ne kadar unutur ve reddedersem o kadar yeniye ulaşabilirim düşüncesi. Sanırım bu düşünce iktidarını kaybediyor ve temelleri çatlıyordu. Oysa bunu aşmak için ne çok mücadele vermiştim. Hatta unutmak için reddetmeye ve hiç olmamış gibi kendimi kodlamaya. Ama içselleştiremediğim çok aşikârdı.Zıt iki kutbun çekim alanına girmiş gibiyim. Bu beni öldürüyor. İki elinden iplerle bağlanan ve farklı yönlere çekilen biri gibiyim. Bu anlamda mazim yeni hayatımın önünde kategorik bir engel. Mazimle, reddettiklerimle barışmak için yeni hayatımı reddetmem mi gerekiyor?Büyük felaketin kıyım ve yıkımlarına maruz kalmış olan ben Hanne hala içimdeki fırtınayı durdurabilmiş değilim.Bu burjuva yaşam, aklımı, tercihlerimi ve dış dünya ile ilişkilerimi düzenleyemeyecek asla bundan eminim.Aklımı kendi özgül eğilimlerimin üzerinde tutarak yaşamım hakkında devrim gerçekleştirmekten başka çarem yok.Varlığımı derinden sarsan soruların, her alanda yaşadığım hızlı bir dönüşümün, ruhumda köklü bir rahatsızlığa dönüşmesinden korkuyorum. İçinde bulunduğum ikilem zihnimde daralmalara, kasılmalara neden oluyor. İnsanlarla olan ilişkilerime zarar veriyor. Korkuyorum.Beynin aramaya başladıysa ve kalbin yeterince açıksa gerçek cesareti bulursun.Parçalama ardından bütünleme ikileminde çektiğim sancıları nasıl anlatacağımı hiç bilmiyorum. Çünkü hala çözümleyebilmiş değilim. İnsanca dayanışmadan ve huzurdan yoksun kalmış bu ruhsuz kentte yok olmanın hiçliğine gömülmek istemiyorumİnsan ancak kendisini bir değere ya da köklerine ait hissederek hayata dair bir anlam yaratabilir. Aidiyet duygusunu yitiren insan, yaşamak için bir nedeninin olmadığı duygusuna kapılabilir. Bu gelmek istemediğim bir nokta.